TAKDİM
Toplumsal bir inkılap ve değişim, ancak, temelde yapılan bir takım eğitim programlarıyla mümkün olabilir. Yarının liderleri, bilim adamları, önemli konularda sorumluluk üstlenen kişiler, büyük din alimleri ve kitlesel sınıfların tümünün bugünün çocukları olduğunu unutmamak gerekir. Dolayısıyla, asıl faaliyet programları ve çalışmaların yoğunluğu çocuklara yönelik olmalıdır. Bu nesil, yaş ağaç gibi her tarafa eğilebilen bir sınıf olduğu için herkes var gücünü harcayarak geleceğin toplumunu oluşturacak bu kesimi kendine taraf etmeye ve kendi amaçları doğrultusunda
yetiştirmeye çalışmaktadır. Aslında İslam’ın bu husustaki kaynakları ve talimatlarını inceleyecek olursak,
göreceğiz ki toplumdaki çocuk neslinin terbiye ve ahlaki değerler doğrultusunda yetiştirilmesi için aynı toplumda yaşayan büyüklere büyük bir hak ve sorumluluklar yüklenmiştir. Bu konu, ilgili İslami eser ve kaynaklarda “Evladın baba ve anneler üzerindeki hakları” adı altında emir ve yasaklar halinde sunulmaktadır. Hatta İslam bu hususun önemini “Nasıl bir eş seçmelisiniz?” ünvanı altında gereken tavsiyelerle vurgulamaktadır. Bu tavsiyeleri ele aldığımızda asıl dikkat-ı nazara alınan hususun,
seçilen eşin, insanın çocukları için bir anne olacağı ve geleceğin toplumu sayılan bu neslin eğitiminin onun eliyle gerçekleşeceği hususu olduğunu anlamaktayız. Bu yüzden, annenin manevi huy ve hasletlerinin, davranışlarının ve tüm özelliklerinin gebelik aşamasında bile çocuğa intikal edeceği, bilimsel veriler açısından da kesinlik kazanmıştır. İslam bu zarif ve esnek yaratığın eğitiminin önemini göz ardı etmemiş ve buna gereken ehemmiyeti vermiştir. Bu alandaki büyük sorumluluğunu bilmeyen gafil anne ve babaları zaman zaman ikaz etmiş ve onlara yol göstermiştir. İslam’ın eğitiminden yeteri kadar haberi olmayışından olacak ki bugün sözde Müslüman aile ocaklarında İslam’la alakası olmayan çocukların yetiştiğine şahit oluyoruz. Oysa bundan bütün Müslümanlar sorumludurlar. İslam’dan uzaklaştırılmamız neticesinde bugün her şeyi batılı ülkelerden beklemekteyiz. Halbuki eğer İslam’dan biraz haberimiz olsaydı batının ne kadar zayıf olduğu, batı kültürünün nedenli eksik olduğu ve bu konuda batı kültürünün zengin İslam kültürüyle mukayese bile edilemeyeceği görülürdü. İslam’ın insanlara ve halk tabakalarına tanıdığı hakkı hiç bir din ve hiç bir düzen tanımamış ve İslam’ın insanlara verdiği değeri hiç kimse vermemiştir. İnsanlara izzet veren, insanları kendi fıtratlarına geri çeviren İslam’ın buyruklarıdır. Tabi ki bu da İslam’ın en kamil ve en üstün ilahi bir din olmasından kaynaklanmaktadır.
