Kur’an’ın Konuşmasına Sorunun Etkisi
Yukarda söylenen gerçekler, tedvini (yazılı) Kur’an hakkında da geçerlidir. Yani eğer bir kimse ilmi evren olan Kur’an’ın marifet ile ilgili düzeni hakkında düşünecek ve güçlü bir soru sunacak olursa Kur’an-ı Kerim’den doğru bir cevap elde etmiş olur. Lakin eğer bir kimse bu konuda doğru dürüst düşünmez, güçlü ve belirli bir soru sunmazsa, asla Kur’an’dan bir cevap da işitmez. Aynı şekilde eğer acemiliğinden veya yanlış yola girdiğinden dolayı doğru olmayan
bir soru soracak olursa, yanlışlık yapmayan suçsuz bir Kur’an’a yanlış bir soru sormuş olur. Sonra da kendi zannınca cevabını Kur’an’dan teslim alır ki konuyu bu şekilde beyan etmek elbette yanlıştır. Kur’an-ı Kerim’in dilinden kendi fikirsel kuruntularını algılamak ise, haram ve yasak olan kendi görüşleri esasınca tefsir etmektir. Bu esas üzere doğru ve güzel bir soru, ilim ve doğru cevabın yarısıdır. Dolayısıyla tekvini ve tedvini Kur’an hakkında soru sormanın sürekli bilinçli olması gerektiği söylenmiştir. Zira güzel soru sormak ilmin yarısıdır ve doğru bir cevap her zaman doğru bir sorudan sonra gelir.
