ARÛSÎ SEYAHATNÂMESİ


Şah Alemdar Baba

Hikâyemiz Trabzon, Akçaabat’tâ geçiyor… Tarihin tozlu raflarına baktığımızda, özellikle antik ve klasik dönemlerde, coğrafyalar arasında yoğun ve zorunlu göçler olduğunu görürüz. Nitekim, 1400’lü yılların ikinci yarısında Fatih Sultan Mehmet de ilkin İstanbul’u fethedip İç Anadolu’da Karamanoğulları Beyliği’ni imparatorluğa katınca, akabinde de Trabzon’u fethedip, giderek büyüyen bir devletin iskân politikaları gereği Konya ve yöresindeki Türkmenleri Gümüşhâne ve Kürtün üzerinden Trabzon sırtlarına yerleştirmiştir… Sanırım Trabzon’un çelebiliği ve kadim sûfîliği biraz da bu tarihsel arka plana yaslanmaktadır. Kanaatimce, sözünü ettiğim bu Mevlevî-Çelebilik, büyük mesnevîhan ve ilim insanları olan Trabzonlu Hamâmîzâde İhsan Bey, Trabzonlu Köseç Ahmed Dede Efendi ve yine Trabzonlu dev sûfî melâmî-şâir Tıflî ile birlikte Karadeniz’de biraz daha görünür olmuştur. Ne mutlu ki, bu tohumlama gel
zaman git zaman Akçaabatlı bir sûfî olan Alemdar Baba’nın hikâyesine kadar da ulaştırmıştır bizi…

Bir cavab yazın

Sizin e-poçt ünvanınız dərc edilməyəcəkdir. Gərəkli sahələr * ilə işarələnmişdir

Back to top button