Takdim
Hakikatler tatlı olabileceği gibi aci da olabilir. Ancak doğru olan, bu acı hakikatlerden kaçmak ve onlari olduğundan başka türlü görüp kendimizi avutmak mı, yoksa onları olduğu gibi öğrenip ona göre hareket etmek mi? Eğer ikinci seçeneği doğru bulu-yorsak, o zaman birçok konuda olduğu gibi İslâm tarihi ile ilgili bilgile-rimizi de yeniden gözden geçirmemiz gerekecek ve bizleri Peygamber’in (s.a.a) gözünün nuru Hz. Fatıma-‘nın hayatının acı yönleriyle tanıştıracak olan bu kitabı okumak hiç de bize zor gelemeyecektir. Öte yandan, Hz. Fatıma’nın da Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’inden olduğuna ve Kur’an-ı Kerim’in en açık emirlerinden bin de Peygamber’in (s.a.a) Ehl-i Beyt’ini sevmek olduğuna göre, bu eserdeki konular, bizlerin Ehl-i Beyt’e olan sevgimizi ölçen bir mihenk
taşı da sa-yılabilir. Çünkü seven, hiç şüphesiz, sevdiklerinin acı-larını ve hüzünlerini paylaşır. İşte bu eseri okumakla Hz. Fatıma’nın acıları ve hüzünlerinin üzerimizdeki etkisini ve bu vesileyle Ehl-i Beyt’e olan sevgimizi ölçmek fırsatını bulacağız.
Önsöz
Babasının vefatı üzerine yaslı Fatıma selâmullah a-leyha’nın çektiği acıları, Fatıma’nın “Beyt’ül-Ahzan”ın-daki fıganlarıyla sessiz gözyaşlarından başka tasvir e-debilen olmuş mudur acaba?! Fatıma’sını duvarlarla kapı arasında görüp, onun pak naaşını yıkarken, yediği tokat izinin morarttığı yüzüyle ezilmiş kolunu müşahede eden Ali aleyhisselâm-‘ın o sırada çektiği acı ve duyduğu ıstırabı ve onun al-nındaki kırışıklarda şekillenen “insanoğlunun derdinin büyüklüğü”nü anlatabilecek ve tasavvurlara sığdırabilecek hangi yanık ağıt, hangi arifane ve sanatkârane mersiye var, bizzat Ali’nin sessizce süzülen kurban olunası o pak göz-yaşarından başka?!
Cennet gençlerinin efendisi olan biricik ağabeyinin sevgili başını kanlı mızraklann ucunda gördüğü sırada Zeyneb’in çektiği o dayanılmaz acıyı, yine Zeyneb’in alnından süzülen kandamlalanndan başka kim hakkıy-la tasvir edebilmiştir şimdiye değin sahi?! Eğer Zeynep selâmullah aleyha, uğruna canlar feda olunası sevgili ağabeyi Hüseyin’in kesik başını gördü-ğü zaman takat getirip de alnını tahtırevanın direğine vurmamış olsaydı, yaratılış âleminin elemlerini, hü-zünlerini ve acılannı hakkıyla yorumlayabilecek birisi çıkar mıydı acaba?!
