Önsöz
Kendini yetiştirebilme gücünde olduğum geçmiş günlerin kusur ve suçluluğuna eseflenmekten ve elimin boş, yükümün ağır, yolun çok uzun, ayağımın aksak ve göç zamanımın geldiğini belirten sesin kulakta yankılandığı ihtiyarlık günlerindeki hasret ve pişmanlığın dışında kendisinden bir fayda edinemediğim Adab-ı Namaz kitabını gençlik kuvvetiyle dolu olan aziz evladım “Ahmed” e ithaf ediyorum. İnşallah, Kur’an-ı Kerim, Sünnet-i Şerif’in ve de büyüklerin sözlerinden alınarak hazırlanmış bu kitabın muhteva-sından faydalanır, marifet ehlinin kılavuzluğuyla gerçek miraca yol bulur, bu karanlık diyardan kalbini kurtarır ve büyük peygamberlerin, yüce velilerin -Allah’ın salat ve selamı onlara olsun- ve de Ehlullah’ın ulaştığı ve başkalarını da davet ettikleri insanlığın asıl hedefine ulaşmaya muvaffak olur. Oğulcağızım! Allah’ın fıtratıyla yoğrulmuş olan benliğini bul, kendini beğenmişliğin ve bencilliğin ağır dalgalarının dalalet girdabından kurtar ve Allah’ın velayetinin ışığı olan Nuh’un gemisine bin! Herkim bu gemiye binerse kurtulur ve herkim de yüz çevirirse helak olur. Evladım! Allah’ın yolu olan sırat-ı müstakimde seke seke yürüsen dahi hareket etmeye, kalbi ve zahiri hareket ve sükunetlerine; maneviyat ve uluhiyet rengi vermeye ve halka Allah’ın yaratığı olduğu için hizmet etmeye çalış. Yüce peygamberler ve Allah’ın has evliyaları başkalarına benzer işlerle meşgul olmakla birlikte hiçbir zaman dünyaya dalmamışlardır. Çünkü onların meşguliyeti Hak ile birlikte ve Hak için idi. Bununla birlikte Hatem’ul-Enbiya’dan (s.a.a) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Bazen kalbim bulanmakta ve ben her gün yetmiş defa Allah’tan mağfiret dilemekteyim.” Belki de Peygamber Hakk’ı kesrette (varlık aleminde) görmeyi bulanıklık saymıştır.
