Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem
buyurdular: “Sizlere iki ağır ve paha biçilmez emanet sekaleyn- bırakıyorum: Kitabullah ve itretim Ehl-i Beyt’im… Bu ikisi asla birbirinden ayrılmaz ve Havz’da birlikte bana gelirler.” Hamd, ancak Allah’adır ve Allah’ım sen münezzehsin, Muhammed ve Ehl-i Beyt’ine selamın olsun, rahmetin olsun; celâl ve cemalinin mazharı, kitabının esrarının hazinedarlarıdır onlar. O kitap ki
Sen’den başkasının bilmediği ve sana mahsus olan bütün isimlerle birlikte ahadiyyetin tecelli etmiştir onda. Muhammed saa ve onun âline zulmeden habislik ağacının kökü durumundaki zalimlere de lânet olsun… Sekaleyn hususunda eksik ve yetersizde olsa kısaca bazı hatırlatmalarda bulunmayı gerekli
görüyorum. Ancak, bu hatırlatma sekaleyn’in gaybî, mânevî ve irfânî boyutları açısından olmayacak elbet.
Zira ben gibilerinin kalemi Mülk’ten meleküt-i A’lâ’ya ve ondan lâhut’a varıncaya kadar idrâki bütün varlık Alemine ağır gelen, ben ve sen gibisinin anlama gücünü aşan ve manâsına tahammülün tâkatleri
kestiği – hatta belki de imkansız olduğu – bir mertebeyi ele alma ve mutlak büyük olan “sıkl-ı ekber” dışında her şeyden daha büyük olan “sıkl-ı kebîr” ve “sıkl-ı ekber”in yüce hakikatlerinin terkedilmesi mahcur olması nedeniyle insanlığın başına gelmiş olanlardan, keza Allah düşmanları ve entrikacı taağutlların bu iki sıkl’a ettiklerinden – ki bunları saymaya da ne sınırlı vakit ne de eksik bilgim elvermiyor sözetme cür’eti göstermekten acizdir; ancak, bu iki sıkl’ın başına gelenlere çok kısa ve özlü bir şekilde değinmeyi uygun buluyorum.